24 Şubat 2011 Perşembe

Meksika Mutfağı Hakkında..

MEKSİKA MUTFAĞININ SİMGELERİ
Küçücük, kuru, insanı yerinden zıplatacak kadar acı biberler, acı soslarla pişirilmiş barbunya fasulyesi, mısır ve mısır unundan yapılmış hamur işleri tortilla ve taco, ve de et yemeği olarak fajita ilk akla gelenler…
Bol acılı sosları ve baharatlarıyla Türk damak zevkine en yakın mutfaklardan biridir Meksika mutfağı.
Meksika mutfağının simgesi tortilla
Tortillanın geçmişi tam 12000 yıl önceye dayanır. Maya efsanesine göre, ilk tortilla bir köylü tarafından aç kralın karnını doyurmak için yapılmış.
İsmini İspanyolca “yuvarlak pasta” anlamına gelen “torta” kelimesinden alan tortilla; mısır veya buğday unundan yapılan küçük boyda, ince, yuvarlak bir yufkadır.. Ekmek yerine her öğünde yenir. Meksika mutfağının simgesi; Türklerin ekmeği, pidesi, Çinlilerin pirinci gibidir… Tortillalar yalnızca ekmek olarak değil aynı zamanda üstü çeşitli malzemelerle süslenerek pizza olarak da kullanılır.





Tortilla ayrıca katlanıp içi değişik malzemelerle doldurularak da yenir. Böylece tortillanız, içindeki malzemelerin kızarıp fırınlanlanmasıyla yeni yeni isimler alır ve tabağınızda tamale, flauto, buritto ya da quesadilla oluverir…
Tamale; Meksika’da oldukça popüler olan bir yiyecektir. Yapıldığı bölgeye göre kırmızı, yeşil biber konarak yapılabilir. Tatlı olanı da vardır. Tavuk, et, ya da meyveler, muz yaprağı veya mısır kabuğuna sarılarak yapılır.
Buritto; tortilla, her yanı kapalı olacak şekilde sarılarak yapılır. Yani silindir şeklin iki ucu da kıvrılıp içine konur. İçine kavrulmuş et ya da tavuk, siyah fasulye, pilav, domates, marul ve sos konarak yenir.
Quesadilla; içinde neredeyse her şeyin bulunduğu, yumuşak tortilladan yapılan bir çeşit dürümdür. Etli, tavuklu ya da peynirli olabilir ama genellikle tavuklusu tercih edilir. Salsa, acı krema ve istenilirse guacamole ve acı biberle servis edilir.
Enchilada; genellikle gevrek, mısır unundan yapılmış tortillanın içi çeşitli malzemelerle doldurulmuş şeklidir. İçine et, tavuk ya da peynir konulabilir, seçilen malzemeye göre soslar da değişebilir.
Meksika’da genç kızlar yıllarını mükemmel tortillayı yapmanın sırlarını öğrenmekle geçirirler. Günümüzde tortillalar hala eski zamanlardaki tariflerle hazırlanmaktadır, yalnız tek bir farkla: Artık Meksikalı kadınların yerini makineler almıştır…
Çeşit çeşit taco…
Tortilla’dan yapılan yemeklerin en yaygını olan taco, tortillanın ikiye katlanıp içinin marul, rende peynir, yeşil biber ve domates gibi malzemelerle doldurulmasıyla oluşur. Yumuşak ya da gevrek olabilen tacolar içlerine konan malzemelere göre de çeşitli isimler alırlar.
Meksika Mutfağında Soslar
Tüm malzeme geleneksel domuz yağı ile sıvanmış bir toprak kapta ağır ağır kızartılır. Sarımsak, soğan ve domatesler soyulmadan saplı ızgarada kavrulur. Kimi tariflerde kızartılan biberlerin tohumları önceden özenle ayıklanarak acı lezzet yumuşatılır. Ve nihayet kızarmış sos malzemesi, ana yemek ile iyice karıştırılarak Meksika yemeği tutkunlarının beğenilerine sunulur.
Meksika sosları da bölgelere göre çeşitlik gösterir. Bu bölgelerin başlıcaları şunlardır:
Puebla: Mexico City’nin iki saat güneyinde bulunan Puebla, Mole sosuyla ünlüdür. Bu sosun hikayesi ise şöyle; Puebla’da bir rahibe, kralın ziyareti için bir ziyafet verecektir ve çok değişik bir yemek hazırlanmasını ister. Rahibeler, içinde çeşitli otlardan acılara ve çikolataya kadar birçok şey bulunan bir karışım hazırlarlar ve bunu birkaç gün boyunca kaynatırlar. Ortaya koyu ve tatlımsı bir sos çıkar, bu sosu krala ikram edilecek hindinin üzerine dökerler. Günümüzde de tavuk yemeklerinde Meksika’da en çok kullanılan sostur.




Yukatan: Mayalar’ın yerleşim yeri olan Yukatan’da genellikle meyveli soslar kullanılır. Örneğin tavuk yemeklerinde portakal, mantar ve karabiberden oluşan bir sos kullanılırken, et yemeklerinde muzlu sosları kullanırlar.
Veracruz: Deniz kıyısı olması nedeniyle buradaki mönülerde genellikle balık ve diğer deniz ürünlerinden oluşan yemekler yer alır. Balıklar için hazırlanan soslarda bol miktarda domates, zeytin ve acı biber kullanılır. Veracruz aynı zamanda kahve ve bazı egzotik meyvelerin yetiştiği yerdir.
En ünlü Meksika soslarından biri Guacamole’dir. Bu sosun içinde küp şeklinde soğan ve avokado püresi bulunur.
Salsa sosunun içinde ise domates, soğan, sarımsak ve kırmızı biber bulunur. Bu sosun da pek çok çeşidi vardır ama en ünlüleri taze soğanla yapılan Salsa Mexicana ve Pico de Gallo’dur.

Tekila (Tequila)

Nedir? Nasıl Yapılır?
Tekila yaygın bir yanlış inanışla kaktüs rakısı diye bilinse de asıl hammadesi olan agave, Türkçe’de sabır ya da sabırlık olarak adlandırılan, nergisgiller familyasındandır, olgunlaşması 8-12 yıl arası sürer. Kurak ve yüksek iç bölgelerde yetişen agave yeterli olgunluğa ulaştığında dış yaprakları kesilip atıldıktan sonra, dev bir ananası andıran kök yumrusu doğranır. Bitkinin iç kısmının ağırlığı 30 ile 100 kilo arasında değişmektedir. Doğranan iç kısım, buhar basıncıyla haşlanır, soğutulup yıkanır ve presten geçirilerek suyu elde edilir. Bu öze maya ve şeker eklenmesiyle fermentasyon sağlanır. İki kez klasik imbiklerde damıtılan bu içki, üretilecek tekilanın türüne göre meşe fıçılarda dinlendirilerek ya da hemen şişelenip satışa sunulur.
Meksika içkisidir ve ismini Jalisco eyaletine bağlı bir Meksika kasabası olan Tequila’dan alır. Renksiz ve açık kahve renkli türleri vardır. Tekilalar genelde %40-%45 alkol içerirler. Sek olarak içilebildiği gibi, çeşitli kokteyllerde de kullanılır.
Tekila Çeşitleri
Silver: 1 – 2 ay dinlenmiş
Reposado: 2 – 6 ay dinlenmiş
Anejo: 1 – 3 yıl dinlendirilmiş
Mezcal: İçinde kurtu olan kaktüsten yapılma tekiladır, şişenin içindeki kurta “gusano” denir.


Tekila Nasıl İçilir?
Tekila diğer içkilerden biraz farklı içilir. Soğutulmuş tekila shot bardağında (uzun ve dar shot bardağı) verilir. Yanında yarım daire şeklinde kesilmiş limon dilimleri ile tuz verilir. Her yudumdan sonra tuzlanmış limon dilimi ağızda sorulur. Bazı kimseler tekilayı sadece tuzla içerler. Sol elin üstüne, baş ve işaret parmaklarının arası limonla ıslatılır, biraz tuz dökülür ve her yudumda buradan biraz tuz yalanır.
Diğer bir yöntem de Tequila Slammer’dir. Shot bardağından daha büyük bir viski bardağına bir ölçek tekila ve bir ölçek de tonik konur. Bardağın ağzı elle kapatılıp masaya vurularak köpürtüldükten sonra shot yapılır. Tonik ilave edildiğinden dolayı limon ve tuza gerek yoktur.
Klasik tekilalar tuz ve limonla içilirse ağızda güzel bir tat bırakır, gold tekilalar ise portakal üzerine serpilmiş tarçınla çok iyi ikili oluşturur. Diğer ülkelerde fıçılarda da satılmaktadır. Ancak ülkemizde bu şekilde bulunmamaktadır. Ki fıçı tekilaya rastgelirseniz tavsiyemiz sniffer bardakta yavaş yavaş aromasını hissederek, portakal suyu ve tarçınla içilmesidir. Bu şekilde yıllarca içinde bekletildiği meşe fıçılarının da tadı alınabilir.
Meksikalılar bu içkiyi bir eline tuz ve limon diğer eline de sek olarak içkisini alarak, bir tuzdan, bir limondan yalayıp bir içkisini yudumlayarak içer. Ayrıca sıcak domates suyu ile birlikte de içerler.
Kalitesiz tekilalar mide ekşimesine yol açmaktadır. Yarım şişeden fazla tekila ciddi hafıza kayıplarına, mide bulantısına, nefes alırken göğüs üzerinde baskı oluşturma gibi yan etkilere yol açtığı bilinmektedir. Günümüzde satılan tekilaların alkol oranları biraz düşürülmüştür. Tekila zamanla daha çok içkiseverin müptelası haline gelmektedir. Ancak fiyatının yüksek olması tercih konusunda bir dezavantaj oluşturmaktadır. Türkiye’de ve Avrupa’da en çok tercih edilen tekila markaları Sierra ve Olmeca’dır.
Tekilanın Tarihi
İspanyolların 16. yy’da Meksika’ya ulaşmasıyla beraber tekilanın tarihi başlar. Conquistador’lardan (İspanyol kaşifler) damıtma tekniğini öğrenen Aztek halkı, kısa sürede geleneksel içecekleri olan mavi agave bitkisinin kökünü damıtarak tekila üretmeye başlarlar, böylece Kuzey Amerika kıtasının ilk damıtılmış ve ticari olarak üretilen içkisi elde edilir. Büyük Maya Olmeca, mavi Avage bitkisinin özünü ilk tattığında bu gizemli gücün kendisi için ayrılmasını istemiş. Bugün Maya tanrıları yoktur ama Olmeca adı tekilalarda devam etmektedir. Meksika’nın en meşhur tekilası Olmeca Tequilla, Meksika’da üretilip şişelenmekte ve diğer ülkelere satılmaktadır. Meksika haricinde diğer ülkelerde de tekila üretilmektedir.






FRANSIZ MUTFAĞI HAKKINDA...



Peynir ve sosların önemli yer kapladığı Fransız Mutfağı, dünyanın en seçkin mutfaklarından biri olarak kabul edilir. Bu zengin mutfağın, yemek kültürü üzerindeki etkisi de büyüktür. Örneğin; günümüzde birçok mutfakta yaygın olarak kullanılan kremaların büyük çoğunluğu Fransız kökenlidir.
Dünyanın en iyi mutfakları arasında yer alan Fransız Mutfağı, iştah açıcı ve göz doldurucu olması ile dikkat çeker. Fransız Mutfağı her bölgenin özelliklerine göre farklılık gösterir.1970'lerde başlayan modern mutfak anlayışıyla doğal bitkiler ve aromalar kullanılarak hazırlanan yemekler önem kazanmıştır.
Fransızlar güne kahve veya sıcak kakaonun yanında kruvasan, baget ve tost içeren bir kahvaltıyla başlar.
Özellikle akşam yemekleri çok önemlidir. Başlangıç olarak alkollü bir içki alınır. Arkadan çorba veya küçük bir salata ile devam edilir. Ana yemek olarak özel soslarla hazırlanmış et veya balık yanında sebze ile servis edilir. Tatlılar son derece lezzetli ve hoş görünüşlüdür.
Yemek sonrası alınan güçlü fakat miktarı az bir içkinin sindirime yardımcı olduğu düşünülür. Yemek yanında daima ekmek, soda ve şarap vardır. 



Şarap yemeğin bir parçası ve tamamlayıcısıdır. " Şarapsız yemek güneşsiz bir güne benzer " diye eski bir Fransız atasözü , bu kültürde sofrada şarabın ne kadar önemli olduğunu gösterir.
Fransız mutfağından bazı örnekler:
Kruvasan: Ay şekilde hazırlanmış, bol yağlı ve tatlı bir çörektir. Arasına peynir konularak veya sade yenebilir…

Creme Brule: Taze krema ve yumurta ile hazırlanan, üst katmanında ise ateşte karamelize edilmiş çıtır bir katman bulunan bir tatlı türüdür. Farklı bir tat arayanlar, karışıma portakal rendesi ekleyebilir!

Château Brillant: Dövülmüş sığır etinden yapılan baharat, peynir ve ekmekle sunulan bir yemektir. 








Beef Bourguignon: Geleneksel bir Fransız yemeğidir. Klasik tarifinde Burgundy şarabında dinlendirilmiş sığır eti, havuç, mantar, sarımsak ve beyaz soğan eşliğinde pişirilir.

Croque-monsieur: Izgara peynir ve jambon ile hazırlanmış, sıcak bir sandviç türüdür. Sandviç ekmeğinin üzerine peynir eklenerek kızartılır. Öğlen yemekleri için hafif ama doyurucu bir seçimdir ve yanında turşu ile çok lezzetli olur.

Macaron: Görüntüsüyle bile iştah açan geleneksel bir kurabiye türüdür. Yumurta beyazı, badem, toz şeker ve pudra şekeri eşliğinde fırında hazırlanır. Hamur küçük bir burger şekline getirilerek fırınlanır.







İspanyol Mutfağı..

Günümüz İspanyol mutfağı, ülkenin coğrafi konumu, zengin tarihi ve çağlar boyunca yaşadığı savaşlar, keşifler, göçler sonucunda oluşmuş zengin bir yemek kültürünü yansıtmaktadır.
Tarihte İspanya zengin madenleri ve verimli toprakları nedeniyle çeşitli istilalara uğramıştır. Önce Fenikeliler ve Yunanlılar gelmiş, daha sonra da Romalılar istila etmiştir. Daha sonra Afrika’nın kuzeyinden gelen Araplar kendi yemek adetlerini, pişirme tekniklerini de getirmişler; zengin İspanyol kültürüne İslam dini ve sanatıyla birlikte Orta Doğu yemek kültürünü de katmışlardır.
Orta çağdan sonra Osmanlı etkisine giren Akdeniz’de tutunamayan İspanyollar, denizcilikteki üstünlükleri sayesinde Cebelitarık’ı geçerek okyanusa açılmışlar, Amerika kıtasının özellikle orta ve güneyini istila etmişlerdir. Bu süreçte, o tarihe kadar Avrupa’da bilinmeyen domates, mısır, patates, kırmızı biber, kabak, çeşitli fasulye türleri, vanilya ve çikolata gibi ürünleri getirerek Avrupa’ya tanıtmışlardır. Böylece İspanyolların yeni dünya arayışları hem Avrupa ürün yelpazesini geliştirmiş, hem de İspanyol yemek kültürünün Orta Amerika ülkelerine taşınmasına neden olmuştur.


Yemek yeme adetleri:
İspanyol yaşam tarzı içinde oluşan İspanyol yemek kültürü, Akdeniz tarzı beslenmeyi en iyi yansıtacak şekilde, sık aralıklarla ancak azar azar yemeğe dayanmaktadır.
İspanyollar sabahın erken saatlerinde yaptıkları hafif bir kahvaltıyla güne başlarlar. Daha sonra saat 11 de ikinci bir kahvaltı, saat 13 de tapas denen küçük meze ve kanepeler, saat 2-3 arasında öğle yemeği, akşamüstü çay ve bisküvi. daha sonra tekrar tapas ve de geç saatlerde bol sohbetli uzun akşam yemekleri…
İspanya’nın Akdeniz iklimi olan yörelerinde narenciye, incir, üzüm ve zeytin bol miktarda yetiştirilir. Daha iç kısımlarda buğday, sulak arazilerde pirinç ve de kıyılarda çeşitli deniz ürünleri ve balık vardır. Bu ürünler toplumun yemek adetlerini biçimlendirir.
İspanya alan olarak büyük bir ülkedir. Bu sebeple hazırlanan yemekler o bölgenin ürünlerine göre farklılaşır. Ama yemek adetleri genellikle ülkenin her yerinde aynıdır.
Kuzey Batıda yer alan Galiçya bölgesinde et ve balıkla yapılan küçük börekler; Asturias bölgesinde fabada adı verilen meşhur fasulye yemekleri,; Basque bölgesinde balık çorbası ve çeşitli balık yemekleri; Katalan yöresinde meyvelerle birlikte hazırlanan balık ve et yemekleri İspanyol mutfağını zenginleştiren farklı lezzet ve renkleri yansıtmaktadır.
ispanyol mutfağı dendiğinde aklımıza önce Paella gelmektedir. Valensiya yöresinin bu çok meşhur yemeği neredeyse İspanyol mutfağına damgasını vurmuştur. Paella; tavuk eti, balıklar ve deniz ürünleri ile pişirilen son derece lezzetli bir pilav yemeğidir. Paella, tarih içinde İspanya’yı işgal etmiş olan Romalılar ve Arapların yemek kültürünü birleştiren bir yemek olarak tanımlanır.
Gazpacho, geleneksel çorba
İspanyol mutfağında sık sık tüketilen ve bir tür soğuk çorba olan gazpacho, özellikle Andaluciada yaygındır.
“Islatılmış ekmek” anlamındaki Arapça bir sözcükten türetilen adı, aynı zamanda da tarih boyunca Araplarla olan etkileşimin bir göstergesidir.
En sık yapılan gazpacho yemeği domates, sirke, sarmısak, zeytinyağı, ekmek içi, soğan, salatalık ile yeşil biberin pişirilmemiş ve ekmek kırıntılarıyla koyulaştırılmış karışımından oluşur. Yağda kızartılmış ekmek parçaları, doğranmış sebze ve katı yumurta ile birlikte servis edilir.
Andalucia’daki Malaga ilinde yapılan ve oldukça özgün bir tadı olan gazpachonun temel malzemesi ise bademdir, ayrıca içine üzüm de konur
Andalucia (Endülüs) spesiyaliteleri
İspanya’nın en kalabalık yöresi olan Andalucia’nın değişik kesimlerinin kendine özgü spesiyaliteleri vardır. Örneğin kıyılar boyunca deniz ürünleri çeşitleri, Sevillada paella, Cordobada nefis aromalı gaspacho bunların en bilinenleridir. Andalucianın hemen her bölgesinde ise klasik İspanyol içkisi sherrynin yanında öğlenleri sandöviç olarak, akşamları ise ördövr olarak sıcaklı soğuklu, irili ufaklı “tapas”lar sunulur. Andalucia’nın güneyinde yer alan Jerez de la Frontcra bölgesi sherrynin anavatanıdır.Tüm dünyada severek tüketilen sherrynin dört çeşidi vardır. Açık renkli ve sek olanı Fino, koyu ve daha ağdalı olanı Amontilado, hafif tatlı koyu sarı olanı Oloroso, koyu ve tatlı olanı ise Cream..

Andalucia mutfağının özellikleri
İspanyanın güney bölgesini oluşturan Andalucia (Endülüs), uzun yıllar Arap işgalinde kalmasından dolayı, İspanyol mutfağına özgün lezzetler kazandırmış.
Kuzey Afrika ülkelerinin mutfaklarından da çok etkilenen Andalucia mutfağı, bu etkiden dolayı karbonhidrat ağırlıklı besinlerden oluşurken, aynı zamanda da hem Atlas Okyanusuna hem de Akdenize olan kıyıları sayesinde, deniz ürünleri mutfaklarında büyük yer tutar. Buğday, üzüm ve zeytin geleneksel tarım ürünlerini oluşturur. Zeytinyağında yapılan kızartmalar; Andalucia mutfağının tüm dünyada Cocina de los fritos “Kızartma yemekler mutfağı” olarak tanınmasını sağlar. Akdeniz tipi beslenmenin ana malzemelerini oluşturan yumurta, domates, sarmısak, soğan, zeytin ve biber bu mutfakta da bol bol yer alır.

Özgün lezzet: Tapas
İspanyol yemek adetlerini zenginleştiren, günün belirli saatlerinde atıştırılan Tapa adlı mezeler ve kanepelerdir. Bunlar ‘tasca’ adı verilen küçük bar/restoranlarda sunulur. Bir bardak şarap veya bira eşliğinde küçük tabaklar içinde küçük porsiyonlarla sunulan tapalar çoğunlukla peynirli, etli, yumurtalı sebzeli yemeklerden yapılır. İspanyollar mahalledeki tascalarda dostlarıyla buluşur ve bu lezzetli ürünlerin yiyip sohbet ederler.
Tapas, Andalucianın çerez ve antre olarak servis edilen özgün lezzetidir.
Aperitif saatlerinde, özellikle akşamları barlarda ve lüks lokantalarda içkiyle birlikte yenmesi adettir. Adı “tepa”, yani “kapak”tan gelir. Çünkü eskiden İspanyollar sherrye sinek kaçmaması için bardakların üzerlerini “tapas” adını verdikleri ekmek dilimleriyle kapatırlar, alkolü boş mideye içmemek için de bu tapasları yerlermiş. Bu adet zaman içinde bir kültüre dönüşmüş ve tapasların yüzlerce çeşidi oluşmuş.
Günümüzde mini öğün olarak turistlere sunulan tapaslar, çeşitlerine bağlı olarak kimi zaman akşam yemeği yerine de geçer. Ve kırmızı biberle tatlandırılmış jambon kübleri, fasulye piyazı, omlet, sosta pişmiş deniz ürünleri, böbrek sote, kızarmış karides, siyah zeytin, ton balığı, karnabahar salatası, kalamar, biber dolması, acılı salyangoz, mantarlı tavuk gibi yiyeceklerle servis edilir. Bu yiyecekler küçük toprak kaplarda sunulur ve elden ele geçirilerek elle veya kürdanla alınıp tapas eşliğinde yenir. Bu mönüye çoğu zaman da şarap eşlik eder.
Akdeniz mutfağının simgesi olan Zetinyağı İspanya’da da hemen hemen her yemekte ve salatada kullanılır.
Bal, badem, yumurta sarısı gibi ürünlerle hazırlanan İspanyol tatlıları uzun yıllar bu yörelerde yaşamış olan Arap yemek kültürünün etkilerini yansıtır.
Son derece renkli ve çeşitli lezzetleri barındıran İspanyol mutfağı gerçekten denemeye değer. Fırsatını bulanlara afiyet olsun….

GELENEKSEL TATLIMIZ LOKUMUMUZ:)




Lokum gibi desem gülümsersiniz hemen bilirim… Bazen hoşlandığımız kişi ya da eşyalara atfen söylediğimiz deyimdeki lokum.Tadını bilen herkeste aynı izlenimi bırakır. Dünyada ünlü Türk Lokumu “Turkish Delight” olarak tanınan şekerlememiz. Dostlarınıza götürebileceğiniz harika ve tatlı bir hediye…
Ama biliyor musunuz bu ününü bizim sayemizde değil bir İngiliz gezgini aracılığıyla elde etmiştir. Lokumun tarihçesine kısaca değinirsek;


Osmanlıca “rahat ul-hulküm” yani boğaz rahatlatan kelimesinden türetilmiş. Lokum yaklaşık 15. yüzyıldan beri Anadolu’da bilinmekle birlikte, özellikle 17. yüzyılda Osmanlı imparatorluğu sınırları içinde yaygınlaştı. Lokumun ilk üreticilerinden sayılan Hacı Bekir Efendi 1777 senesinde Kastamonu’dan İstanbul’ a gelerek Bahçekapı’ da açtığı dükkânda lokum vb. gıda maddelerini üretmeye başladı. İki asırdan bu yana lokum üretimini başarıyla gerçekleştiren Hacı Bekir devrin padişahı tarafından da Nişan-ı Ali Osmanî ile taltif edilmiş ve sarayın şekercibaşısı olarak hizmet etti. Osmanlı’da yaygınlaşan lokum, Avrupa’da bir İngiliz seyyah vasıtasıyla ” Turkish Delight ” adıyla 18. yüzyılda tanınmaya başladı.

Daha önceleri bal ya da pekmez ve un bileşimi ile yapılan lokumun 17. yüzyılda ‘kelle şekeri’ olarak bilinen rafine şeker ile özellikle nişastanın bulunup ülkeye getirilmesiyle yapımı ve lezzeti de değişti. Lokum; su, şeker ve nişastanın kaynatılması ile bir karışım elde edilir. Bu belirli bir kıvama erişince kazandan alınıp soğutulur. Bir miktar örnek parmaklar arasında yuvarlanıp parmaklar açıldığında örnek iki parmağa birden yapışıp uzamadığı, şeklini koruyarak parmaklardan birinde kaldığı zaman kıvamını almış olur. Sonra ateşten indirilip nişastalı tahta tablalara dökülür. 12 – 24 saat tablalarda bekletilip dinlendirilir. Üzerine hindistan cevizi ya da pudra şekeri ve nişasta karışımı dökülerek, mermer tezgahlar üzerinde, istenen büyüklük ve şekilde kesilir. Lokumun; sade, fındıklı, Antep fıstıklı, cevizli, bademli, Hindistan cevizli, portakallı, gül yapraklı, çilekli, limonlu, naneli, vanilyalı, zencefilli ve daha pek çok çeşidi bulunmaktadır. Safranbolu lokumu bir hayli ünlü olsa da ülkemizde birçok yerde üretilmektedir. Son yıllarda Manisa’da mesir macunlusu dahi üretiliyor artık.Türkiye’de yüzyıllardır severek tüketilen lokumun, Narnia Günlükleri filmi ile dünyadaki popülaritesi iyice artmıştır. Osmanlı dönemlerinde önce Balkanlara oradan da Avrupa’nın diğer bölümlerine ulaşan lokum, Winston Churchill ve Napolyon gibi bazı dünya liderlerinin de en sevdiği yiyecekler arasındaydı. Hatta Picasso’nun da lokumu konsantrasyon aracı olarak kullandığı Avrupa basını tarafından yazılmıştır. Yunanistan’ın, lokumun kendi buluşları olduğuna dair iddialarına da yer veren gazeteler ünlü yazar Dickens’in kitabında da Türk lokumundan bahsedildiğini kaydetmiştir. Bizim yıllardır tanıtımını yeterince yapamadığımız Türk lokumu Disney filmleri sayesinde bir anda dünya gündemine oturuvermiştir. 2008 yılında, ABD’li ünlü pop star Madonna’nın “Hard Candy” albümünde bulunan ‘Candy Shop’ şarkısının “I’ve got Turkish delight baby and so much more…” (Bende Türk lokumu ve dahası var bebeğim…) dizelerinde de geçmektedir. Hep deriz ya yabancılar bizi bizden iyi tanıyorlar. Hal böyle olunca haklı bir söz zannımca… Üstelik günümüz çocuklarının çok sevdiği jelibon şekerleme de lokumdan esinlenilerek yapılmıştır.
 Oysa lokum, yüzyıllardır bizim kültürümüzde yaşayan nefis Türk tatlılarından sadece biridir.
Halk hekimliğinde de lokum sıkça karşımıza çıkar. Sünnet olan çocuklar acısını hissetmesin diye ağızlarına bir lokum verdin mi işte narkoz. Anadolu’ da hala yara ve çıbana tedavi amaçlı sarıldığı da bilinmektedir. Bir dostum bir gün böbrek taşı ağrım var dediğimde bana sen çok lokum yemelisin demişti. Bende espri olsun diye lokum gibi olayım diye mi demiştim. Araştırdım, tedavi edici özelliği olmasa da gerçekten sade lokum böbrek hastalarına tavsiye edilen bir besinmiş.



Şimdiler de tahtına çikolata oturmuş olsa da lokumun geleneksel kültürümüzde her zaman yeri ayrı olmuştur. Eskiden bir damat adayı müstakbel gelin ailesinin evine, elinde bir kutu lokumla giderdi. Üstelik zenginliği ölçüsünde ‘’ lokumluk ‘’ denilen kah gümüş tepside kah bir İznik çinisi kasede, kesme kristal cam kapta ya da bakır sahan ( tabak ) içerisinde götürmek adettendi. Konuklara ikram edilen kahveleri de az tatlandırmamıştır hani… Günümüzde sade, orta ve şekerli olarak içilen Türk Kahvesi, geçmiş zamanlarda sade (şekersiz) olarak içilir, yanında kahve bitene kadar emilmek için ikram edilen damla sakızlı lokum ile kahve zevki katlanırdı.


Hepimizin bildiği bir şarkıdır. ‘’ Üsküdar’ a gider iken bir mendil buldum, mendilimin içine de lokum doldurdum, kâtibimi arar iken yanımda buldum.‘’ Büyüklerimiz anlatır; bayramlarda verilen mendilin içinde lokum varsa çocukların neşesi birbaşkaymış.

Hele hele rüyanızda lokum gördüyseniz şanslısınız. Rüyasında lokum yediğini gören kısa sürede sevinçli bir haber alır, bir paket alanın istediği gibi bir hayatı olur, ikram eden kimse ise başkalarını sevindirir diyor tabirciler.
Eh daha ne olsun ‘’ lokum gibi ‘’ güzel günler sizin olsun…

Mis Kokulu Fesleğenin Faydaları ve Kullanımı

Mis gibi aromatik kokusuyla tanığımız fesleğenin şifa kaynağı olduğu anlaşıldı. İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre, fesleğen başta romatizma ve eklem ağrıları olmak üzere bronşit, astım ve cilt hastalıklarını gidermede çok etkili bulundu...
Türkiye ve Avrupa'da yüzyıllardır geleneksel tıpta kullanılan fesleğenin yararları üzerine araştırma yapan İngiliz bilim adamları fesleğenin güçlü bir anti-inflamatuar oluşunu bitkiye farklı kokusunu veren yağından kaynaklandığını belirttiler. Fesleğinin birkaç türü bulunduğunu vurgulayan araştırmacılar, aynı etkinin tüm türler için de geçerli olduğunun altını çizdiler.



DİYETTE FAYDALI
 Fesleğenin kan şekerini düzenlemeye yardımcı olduğu anlaşıldı. Şeker düzeyini azalttığı için şeker hastaları için de önerildi...  Ne yazık ki henüz bir fesleğen hapı mevcut değil ama salata olarak yenmesi çok faydalı" diyen araştırmacılar diyetlerde de fesleğen kullanımının kilo vermede etkili olduğunu söyledi.
ROMATİZMA ETKİLERİNİ YÜZDE 73 AZALTTI
Manchester'daki İngiliz İlaç Konferans'nda sunulan araştırmaya göre romatizma hastalarına fesleğen yedirildi. Hastaların yüzde 73 gibi yüksek bir oranında şişme ve ağrıların azalıp, yok olduğu görüldü. 
BRONŞİTE DE İYİ GELİYOR
Fesleğenin bronşit, astım gibi ödem yapan ve insanın yaşam kalitesini düşüren hastalıkları da etkili biçimde azalttığı saptandı.
SAKİNLEŞTİRİR, SELÜLİTLERİ YOK EDER, HAZIMSIZLIĞA İYİ GELİR
Fesleğenin diğer faydaları ise şöyle sayılabilir: Sakinleştirici özelliği ile vücudu rahatlatır. Enerji verir. İştah açıcıdır. Hazımsızlığı giderir. Öksürüğü ve baş dönmesini keser. Ağız içindeki yaralara karşı faydalıdır. Arı sokmasında zehrin etkisini azaltır. Çayı yapılıp içilirse bağırsak gazlarını giderir. Cildi rahatlatır. Fesleğen ile hazırlanan losyonlarla saç derisine masaj yapılırsa saç köklerini güçlendirir. Fesleğen yağı selülit şikâyetlerini azaltır.


FESLEĞEN NASIL KULLANILIR?
Hem taze, hem de kurutularak kullanılan fesleğen, pişirilerek ya da çiğ yenilen yemeklerde yaygın olarak kullanılır. Kendisi pişirildiğinde tadını çabuk yitirdiği için, genellikle yemeklere son anda katılır. Süs bitkisi olarak da kullanılır. Fesleğen kokusu sivrisinek ve tahtakurusu gibi canlıları uzaklaştırır. Esans yapımında da kullanılır. Baharat olarak çorbalarda ve salatalarda koku ve lezzet vermek için kullanılır.

23 Şubat 2011 Çarşamba

Nescafeli Kek

Nescafenin kek hali...


Malzemeler
  • 2/2.5 su bardağı un
  • 1 su bardağı süt
  • 1 su bardağı Sıvıyağ
  • 1.5 su bardağı toz şeker
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilya
  • 3 adet yumurta
  • kekin içine
  • 60 gr çikolata(eritilecek(benmari usulü))
  • sosu için
  • 1 kahve fincanı nescafe(tepeleme)
  • 2 su bardağı sıcak su
  • 6-7 yemek kaşığı esmer şeker
  • 2-3 yemek kaşığı kakao

Hazırlanışı:
Derin bir karıştırma kabına şeker ve yumurtaları koyup mikserle köpük köpük olana kadar karıştıralım. Sonrasında üzerine süt, vanilya, çikolata ve sıvıyağı ekleyip tekrar karıştırıyoruz son olarak un ve kabartma tozunu ekleyip iyice karıştırdıktan sonra kek hamurumuzu yağlanmış tepsiye döküyoruz. Sonrasında fırına atıp yaklaşık 150 C de 40 dk pişiriyoruz.
O arada üzeri için nescafe, sıcak su, esmer şeker ve kakaoyu karıştırıp hazırlıyoruz ve dolapta bekletiyoruz. Kekimiz piştikten sonra tepside dilimler halinde kesiyoruz ve hazırladığımız sosu kekimiz sıcacıkken döküyoruz ki sosu iyice çeksin.

Afiyet Şeker Olsun..)

Yoğurtlu Makarna

Mantı tadında makarnalar...


Malzemeler
  • Yarım paket makarna (istediğiniz çeşit)
  • 1 kase yoğurt
  • yeterince kuru nane
  • 3 çorba kaşığı tereyağı
  • yeteri miktarda kırmızı toz ve pul biber
  • yeterince tuz
  • 2 diş sarımsak (isteğe bağlı)
Hazırlanışı:

Makarnalarımızı haşlıyoruz ve süzüyoruz. (haşlarken suya birkaç damla sıvıyağ damlatırsanız makarnalar birbirine yapışmaz tane tane olur)
Süzdükten sonra daha önceden naneli yoğurdumuzu eklediğimiz servis tabağımıza makarnalarımızı döküyoruz. (İstenirse sarımsaklar ezilip yoğurda katılabilir) Makarnaları iyice karıştırıyoruz. Sonrasında ayrı bir tavada tereyağımızı eritiyoruz kırmızı biberlerimizle ve makarnamızın üzerine döküyoruz.

Afiyet Şeker Olsun..)


Mısır Unlu Krep

Krep severlere pratik ve enfes bir tat...
















Malzemeler
  • 1.5 su bardağı mısır unu
  • 1.5 su bardağı süt
  • 1 adet yumurta
  • 2-3 çorba kaşığı sıvıyağ
  • yeterince tuz ve karabiber
  • içi için
  • Yeterince beyaz peynir, domates, taze soğan ve taze nane
Hazırlanışı:

Krep hamuru için; mısır ununu, sütü, yumurtayı, yağı, tuzu ve karabiberi bir kaba koyar ve iyice karıştırırız. Yağlanmış ve kızdırılmış tavaya 1 kepçe krep hamurunu döker ve arkalı önlü pişiririz. Tüm malzemeyi bu sekilde pişirdikten sonra kreplerin arasına rendelenmiş beyaz peynir, küçük doğranmış domates ince kıyılmış nane ve taze soğanlar karıştırılarak hazırlanan iç malzemeden koyar ve rulo seklinde sararak servis yaparız.

Afiyet Şeker Olsun..)







Croque Monsieur

Fransızların günlük atıştırmalıklarından bir örnek, tadı da harika...)

Malzemeler

  • 2 çorba kaşığı un
  • 2 çorba kaşığı tereyağı
  • 2.5-3 su bardağına yakın(dolu dolu olmasın) süt
  • 250 gr emmental veya gruyere peyniri(büyük marketlerde bulabilirsiniz)
  • 100 gr parmesan peyniri
  • 8 dilim ekmek
  • 10 dilim jambon veya salam
  • yeterince dijon hardal
  • yeterince tuz ve karabiber
Hazırlanışı:

İlk önce tereyağı ve unu orta ateşte beraber kavuralım.Sonra ateşten alarak sütü yavaş yavaş ekleyip, ocağa geri koyup karıştırarak pişirmeye devam edelim.Sonrasında tuz ve karabiber ekleyelim ve koyulaşana kadar pişirelim piştikten sonra içine parmesan peynirini ekleyip kenara alalım.
Sonra ekmekleri kızartalım ve üzerine dijon hardal sürelim. İçlerine de beşamel sos sürelim ve 2 kat olarak jambon ve dilim peynir yerleştirelim. Sandviç haline getirelim.Bu arada fırını 200 dereceye getirelim. Sandviçlerimizin üzerine biraz daha beşamel sos ve peynir koyarak üstü kızarana ve peynir eriyene kadar pişirelim. Sıcak sıcak servis edelim.

Afiyet şeker olsun..)


Fransız Usulü Mercimek Çorbası

Mercimek çorbasına değişik ve leziz bir bakış...


Malzemeler
  • 250 gr kırmızı mercimek
  • 1 adet soğan
  • 3 çorba kaşığı tereyağı(oda sıcaklığında)
  • 2 kahve fincanı un
  • yaklaşık 10 su bardağı et suyu (yoksa normal suda kullanabilirsiniz ama et suyu daha güzel olur)
  • yeterince tuz
Hazırlanışı:

Soğanı piyaz biçiminde doğrayalım. Mercimeği yıkayalım. Bir tencerede bir kaşık yağı eritip sonrasında soğanı ilave edip orta ateşte 2 dakika kavurarak sarartalım. Üzerine mercimeği ilave edelim ve bir dakika daha karıştırdıktan sonra et suyunu ve tuzunu ekleyelim. 30 dakika ağır ağır kaynatıp pişirdikten sonra ateşten alalım. Mercimekleri suyu ile süzgeçten tamamen geçirelim. Başka bir tencereye 2 kaşık tereyağını koyup, eritelim. Unu ilave ederek bir çırpma teli ile devamlı karıştırarak orta ateşte sarı bir renk alıncaya kadar 3-4 dakika kavuralım. Süzdürülmüş sulu mercimeği ilave ederek ağır ağır iki dakika kaynatıp ateşten alalım. İnce ince doğranmış kızarmış ekmek ile servis edelim.

Afiyet Şeker Olsun...:)


Barcelona Usulü Omlet

değişik ve leziz bir omlet...



Malzemeler

  • 4 adet patates
  • 4 adet yumurta
  • 3-4 çorba kaşığı zeytin yağı
  • 2 adet kuru soğan
  • yeterince tuz, karabiber
  • yeterince taze soğan
  • 1 yemek kaşığı biber salçası
  • yeterince siyah ve yeşil zeytin(çekirdekleri çıkarılmış)
Hazırlanışı:

Patatesleri soyalım,ince ince doğrayıp soğuk su dolu tencereye tuz ve patatesleri ilave edelim. Su kaynadıktan sonra orta ateşte 5 dakika pişirelim, zeytin yağını bir tavada kızdırıp soğanları kavurup patatesleri ilave edelim, sonrasında salça ve zeytinlerimizi de ilave edip patatesler pembeleşinceye kadar orta ateste birkaç dakika kavurmaya devam edelim. Sonrasında tuz ve karabiberi ekleyip ateşten alalım, kavurma işlemini yaparken devamlı karıştıralım. Yumurtaları çırpıp kavrulmuş patates ve soğanları yumurtalara katalım. Tavamızı ateşe koyup, biraz kızdıralım ve karışımımızı tavaya dökelim. Omletimizi arkalı önlü çevirerek pişirelim ve sonrasında ateşten alalım, omletimiz ılındıkdan sonra dilimleyip taze yeşil soğanın sapları veya arzu ettiğiniz bir yeşillik ile süsleyelim.

Afiyet Şeker Olsun..)